İzzettin Dogan: Turkiye'nin bir tane Basbakan'i
yok
Cem Vakfi Genel Baskani Prof. Dr. İzzettin Dogan, Turkiye'de
fiili Basbakan'in Diyanet İsleri Baskani oldugunu soyledi.
Cem Vakfi Genel Baskani Prof. Dr. İzzettin Dogan, HaberTurk'te
Balcicek Pamir'in sorularini yanitladi.
AB'nin Turkiye'yi kucuk gordugunu belirten Prof.
Dr. Dogan, AB yetkilileri icin "Turkiye'ye karsi
bir muz cumhuriyeti gibi, butun hasmetimizle biraz
da urkuturuz ve dedigimizi de yaptiririz" havasi
icindeler" dedi.
Diyanet İsleri Baskani Bardakoglu'na artik saygi
duymakta zorlandigini belirten Dogan, "Diyanet,
Vahabiligi Sunnilik adi altinda, Turkiye'de kabul
ettirmeye calisiyor ve adim adim bunu uygulamaya koyuyor.
Kadinin peceye girmesi, kadinin yavas yavas haremlige
dogru itilmesi bunlarin adimlari…" ifadelerini
kullandi.
DOGAN, TURKİYE'NİN BİR BASBAKAN'İ OLMADİGİNİ, FİİLİ
BASBAKANİN DİYANET İSLERİ BASKANİ OLDUGUNU SOYLEDİ.
İste İzzettin Dogan'in, HaberTurk'teki Soz Sende
programinda Balcicek Pamir'e verdigi roportaj:
- Cem Vakfi'nin Ankara burosu Turkiye'ye gelen Avrupa
Komisyonu Baskani Barroso'ya karsi bir pankart acti
ve dedi ki "AKP'yi kurtarmaya geldiyseniz, bosuna
gelmeyin. Bizim haklarimiz ne olacak".
Biz AB'nin kendilerinin dogrudan inisiyatif almadigi
konularda biz herhangi bir inisiyatif almadik. Bugune
kadar yurtdisindaki siyasi platformlara Alevilerin
sorunlarini hicbir zaman tasimadik ve tasimamaya da
gayret gosterdik.
- Bir takim davalar acildi ama onlar hep yurticinde
miydi?
Yurt icinde davalar acildi ve biz uluslararasi mercilere
Turkiye'nin kendi icinde halledebilecegi konulari
tasimayi istemedik. Bu bizim kendi devlet anlayisimiza,
siyaset anlayisimiza ve toplumsal meselelere bakis
anlayisimiza uygun degildi.
- Neden Hocam, turban bile AİHM'e gidebiliyor da,
ornegin din dersi ile veya Diyanet İsleri ile ilgili
bir dava gidemiyor?
Bu konuda cok haklisiniz. O tek istisnadir. Yani
adaletin dini yoktur. Adalet gerektigi zaman ve siz
o adaletin mercilerine boyun egmisseniz kendi iradenizle
ki Turkiye oyle yapti. 1950'de Avrupa İnsan Haklari
antlasmasi imzalandigi zaman taraflardan bir tanesi
de sonradan Turkiye oldu ve 1954'de Turkiye'de bu
antlasma yururluge girmis oldu. 87'de tek tarafli
kisilerin de muracaat hakki tanindiktan sonra, haklarini
alamadigina inanan insanlar, Turkiye Cumhuriyeti Hukumeti'ni
oraya goturebilir ve hukumet de orada hesabini vermek
zorundadir. Bu sistemi Avrupa uygarliginin degerlerini
kabul eden ulkeler, Turkiye de "kabul ediyorum"
dedi, cikan itilaflarda rahatlikla gidiyorlardi ve
mahkemenin verdigi karar da aleyhine karar verilen
devleti bagliyordu.
O konuda bir itirazimiz olmadigi gibi biz kendi insanlarimizi,
adalet soz konusu oldugu zaman Alevi, Sunni, Safi,
Hambeli, Hiristiyan kim olursa olsun, eger Turkiye'de
yargi mercileri onunde haklarini alamadiklarina inaniyorlarsa
ve tum yollar tuketilmisse, gidebileceklerini soyledik
ve tesvik ettik. Ama Aleviler olarak biz meseleyi
kendi icimizde cozebilecegimize inandik. Cunku Alevi
yurttaslar hem bu laik cumhuriyetin kurulusunda asli
unsurlardir, en onemli gorevleri ustlenmislerdir.
Mustafa Kemal'in cevresinde hep onlar onemli olmuslardir.
- Bir parantez acacagim. 20 - 25 milyon civari Alevi
var diyorsunuz. Bu bir arastirma midir, dogru mudur?
Dogru. Hem bir arastirmadir. Hem de bizler Alevi
yurttaslarin goclerini iyi izleyen bir yapiya sahibiz.
Hem geleneksel olarak hem de bilimsel olarak. Ozellikle
tarihsel acidan, Aleviler 16. asirdan itibaren, yani
Yavuz Sultan Selim'in iktidariyla birlikte siyasi
otoritenin bulundugu merkezin mumkun oldugunca uzaginda
koylerini kurmaya baslamislardir. Ya dag etekleri,
ya dag baslari ya da orman icleri. Genelde Toroslar'da,
Kaz Daglari'nda, Bey Daglari'nda gordugunuz Yorukler
Alevidirler. Onlarin Cumhuriyetle beraber, o ozgurluk
hareketiyle birlikte ve yasalar onunde yurttaslarin
esitliginde Ataturk doneminde mutlak saygi gosterildigi
icin, halkta uyandirilan guven duygusu sebebiyle,
Aleviler yavas yavas dag baslarindan once yol kenarlarina,
sonra da buyuk sehirlere dogru goc etmislerdir. Bugun
denebilir ki Alevi koylerinin yuzde 90'i bosalmistir.
Buyuk sehirlere daha cok sahil sehirlerine gelmislerdir.
- Peki Hocam, sorunun basina donersek, "Tesvik
ettigimiz halde Aleviler haklarini aramak icin AB'ye
basvurmadi dediniz." Bugun yapilan protesto bir
baska adim o zaman.
Sunu soyleyeyim, bugune kadar derken, buyuk kitleler
halinde, yoksa bazi arkadaslarimiz İnsan Haklari Mahkemesi'ne
gittiler. Mesela din derslerinin zorunluluguyla ilgili
olarak İstanbul'da bir dava cereyan etti ve o dava
AİHM'e kadar tasindi. AİHM'de davacilari hakli buldu.
Belki Ankara'ya geldiklerinde "Siz AİHM kararinin
gereklerini yerine getirdiniz mi, getirmediniz mi?
Eger getirmediyseniz neden getirmiyorsunuz? Eger bir
hazirliginiz varsa o hazirlik nedir?" diye soracaklar.
- Yani sizce Alevilerle ilgili konular konusulacak
miydi ya da konusuldu mu?
Konusulacaktir. Bugun konusulmustur buyuk ihtimalle.
Ancak biz sunu savunduk; inanc konusunda, Osmanli
doneminde bile insanlarin yan yana, ic ice yasayabildikleri,
kilisenin, havranin, caminin, cemevinin, havranin,
dergahin, zaviyelerin yan yana bulundugu bir kultur
dunyasinda, herhalde Turkiye gibi laisizmi benimsemis
olan, din ve devlet islerini ayirmis olan ve devletin
inanclar karsisinda tarafsiz oldugunu ongoren bir
Anayasa devletinde, herhalde bunlar da cozulur, kendi
aramizda anlasiriz diye dusunduk. Ama 20 yillik mucadelemizde
maalesef devleti yonetenleri kendi sorumluluklarini
yuklenmeye yeterince ikna edemedik.
- Bugun bir anlamda tekrar hatirlatma gibi bir sey
oldu herhalde.
Bundan sonra, ozellikle AKP Hukumeti'nin 6 yillik
tutumuyla, bir tek Alevi orgutuyle dahi el sikismamistir
Sayin Basbakan.
- Ama bir iftar oldu biliyorsunuz.
O bile basli basina bir ikrardi. Bugunku Sayin Basbakan'in
yurttaslari arasinda acik ve net bir ayrimcilik yaptiginin
ikrariydi. Dusunun 6 yil olmus, 20 - 25 milyonluk
vatandasinin elini sikmamis ve acikca da Berlin de
"Aleviler eger Muslumansa, Muslumanlarin bir
tek mabedi vardir. O da camidir, camiye buyursunlar"
demistir. Bir laik cumhuriyetin basbakani bunu soyleme
cesaretini gosterebilmistir. Biz Sayin Barroso'nun,
AB'nin hukumeti niteligine sahip ve oranin basbakani
olarak dusunulebilecek zatin, Genislemeden Sorumlu
Yuksek Komiseri Olli Rehn'la birlikte gelisini, Ankara
subemiz araciligiyla su manada protesto etmek istedik;
Bugune kadar hep gordugumuz nedir AB'den? AKP'yi himaye
etmek amaciyla; bugune kadar ki iktidarlar ulusalci
bir tavir icindeydiler. Oysa AB icinde yer alabilmek
icin, federal bir Avrupa dusunuldugu icin, egemenlik
yetkilerinin bir kisminin Bruksel'e verilmesi gerektigi
ortadadir. "E siz cok ulusalci cok egemenlikci
davranirsaniz nasil gireceksiniz?" tavri icinde
AKP Hukumeti'ni kendisine cok daha yakin buldu. AKP
bir cok kararlarin alinmasinda AB'nin fikrini aldi,
boylece de desteklerini aldi. Onlar da AKP'yi himayelerine
almis oldular. Simdi AKP aleyhine yurutulen bir dava
var. Bu dava onemli bir dava. AKP'nin kapatilmasiyla
bile sonuclanabilecek bir dava. Boyle bir davada mahkeme
uzerinde baski kurmak icin, AB'nin basbakani durumundaki
zat ve genislemeden sorumlu komiseri Turkiye'ye geliyorlar
ve adeta Turkiye'ye sahip cikiyorlar hem de destek
mahiyetinde ikisi birden geliyor ve alelacele geliyorlar.
Ne zaman? Mahkeme davayi kabul ettikten sonra.
Ben Avrupa'da doktora calismalarimi yaptim ve devletler
hukuku profesoruyum. 40 kusur sene bu ulkede mutalaa
verdim ve hala da veriyorum. Simdi Avrupa'da siz mahkemeye
intikal edip gorulmekte olan bir davada, bir siyasi
kurum olarak, ne olursaniz olun, hukumet olarak, meclis
olarak ya da baska bir organ olarak, haddinize degildir,
bir sey soyleyemezsiniz. Mahkeme hesabini sorar size.
Yani suc islemis olursunuz.
- Peki burada ne oluyor?
Turkiye'yi kucumsuyorlar. Turkiye'yi bir Afrika ulkesi,
yeni somurgecilikten kurtulmus, bagimsizligina yeni
erismis, kadrolari olmayan, devlet tecrubesi olmayan
gibi…
- Yani muz cumhuriyeti gibi degil mi?
Aynen. "Eger bir muz cumhuriyeti gibiyse biz
geliriz. Butun hasmetimizle biraz da urkuturuz ve
dedigimizi de yaptiririz" havasi icindeler. Asil
kucuk dusurucu olan budur. Onun icin gelenler de hadlerini
bilmelidir. Turkiye Cumhuriyeti bin yilliktir. Devlet
gelenegi olan ve kanla yeniden bagimsiz bir guclu
devleti kurmus olan, butun o eski devlet etme gelenegini
de kendi bunyesinde toplayan bir devlettir.
- Ote yandan da hukumet bu gelisten, bu tavirlardan
cok memnun.
Cunku hukumet buna bir can simidi gibi sarilmak istiyor.
Olabilir, hukumet bunu isteyebilir, onlar da hukumeti
himaye etmek isteyebilirler. Bu guc dengesine bagli.
Guc dengesinin ve hukuk duzeninin tayin edecegi bir
olaydir.
Alevi yurttaslari acisindan bugune kadar bu muhteremler
sadece ilerleme raporlarinda, "Alevilerle ilgili
herhangi bir gelisme yoktur" gibi bir tek cumleyle
duygularini ifade ettiler. Oysa diger azinliklarla
ilgili konularda, ornegin Kurt sorunu ile ilgili birkac
sayfa ayiriyorlar, bir cumle degil. Boyle bir durumda
20 - 25 milyonu olusturan bir insan kitlesinin temel
hak ve ozgurlukleri, inanc bazinda korunmazken, savunulmazken,
yokmus gibi muamele gorurken tek kelime soylemiyorsunuz,
geldiginizde de konusmuyorsaniz "O zaman niye
geldiniz?" diye sorarlar.
- Hocam, 'aglamayan cocuga meme vermezler' gibi bir
durum var mi Aleviler konusunda?
Biz o psikolojiye hic girmedik Balcicek Hanim. Biz
bu ulkenin insanlariyiz. Biz hukuka guveniyoruz hala.
Biz hukuki acidan bu hukumeti dize getiririz. Hic
kimsenin suphesi olmasin.
- Peki tam bu ziyaretin oncesinde Diyanet İsleri
Baskani Bardakoglu'nun bir cemevi aciklamasi geldi.
Dedi ki, "Cemevlerinin ibadethane olmasi Alevileri
Muslumanliktan koparir" Bu aciklama icin ne dusunuyorsunuz?
Ziyaretin bu aciklamayla ilgisi var mi sizce?
Sayin Bardakoglu saygi duydugum bir insandi. İnsandi
diyorum, cunku gittikce bu saygimi korumakta zorluk
cekiyorum. Bir din adami, bir din kurulusunun basindaki
saygin bir kisi olmak yerine, siyasetci gibi davraniyor.
Emirlerini de Turkiye'den degil, Suudi Arabistan'dan
aliyor gorunumunde. Bunu cok agir bir yorum olarak
soyluyorum ama o yorumu da benimsiyorum. Yorumun aciklamasini
da yaparim. Cunku daha once Sayin Basbakan'in bu Alevi
acilimi adi altinda, kendi insanlarina duzenlettirmis
oldugu, Alevilere verdigi bir iftar yemegi soz konusu
olmustu. Belki de Sayin Basbakan o toplantida Alevilerle
ilgili bir acilim yapacak, halkin onunde bir takim
taahhutlere girecekti. Ama ta Mekke'den tum gazetelere
manset olan bir beyanda bulundu: "Sayin Basbakan,
siyasetciler kendi isleriyle ilgilensinler. Onlar
siyasetcilerdir siyasetle ilgilensinler. Dini konular
bizim alanimiza girer" dedi. Demek suretiyle
Basbakan'in bir sey soylemesini engelledi.
Simdi buyuk ihtimalle Avrupali liderlerin Turkiye'ye
gelmeleri, belki de AKP'ye Alevilerle ilgili sorular
sormasi karsisinda, Basbakan'in Alevilerle ilgili
calismalar yapildigi yuvarlak laflarinin otesinde,
"sunlari sunlari yapacagiz" demesini onlemek
icin dunku cikisi yapti Sayin Bardakoglu.
- Cok ciddi bir iddia. Basbakan demek ki daha ilimli
ve kucaklasmak ve bir seyler yapmak istiyor. Yanlis
mi anladim?
Yanlis degil. Basbakan bir siyasi mekanizmanin basindadir
ve bir siyasi partinin lideridir. Mumkun oldugu kadar
da aldigi oylarin dusmemesini ister. Tam tersine siyasetin
geregi daha cok artirmak ister. Alevilerin hakli olayinda
da artik otelenemeyecek olan bir durumu gordugunde
bir takim duzeltmeler yapmak ister. Yapmayi dusundugu
duzeltmeler Alevileri tatmin etmeyebilir. Ama olumlu
bir adim atmak isteyebilir.
- Peki nasil olur da Diyanet İsleri Baskani bunu
engelleyebilir? Biraz acalim mi?
Vahabiligi Sunnilik adi altinda Diyanet Turkiye'de
kabul ettirmeye calisiyor ve adim adim bunu uygulamaya
koyuyor. Kadinin peceye girmesi, kadinin yavas yavas
haremlige dogru itilmesi…
- Bunu Diyanet mi yapiyor?
Gayet tabi. Diyanet'in kadrolari yapiyor. 100 bin
kusur camide Diyanet bunlari uygulamaya koyuyor. Sadece
orada da koymuyor. Diyanet'in bugunku dogrudan baskani
ve eski baskanlari marifetiyle bu politika yururluge
koyuluyor. Eski baskanlar derken gayet acik ve net,
sizin programinizda soyleyeyim: Bugun Diyanet İsleri
Baskanligi, Turkiye'de laik cumhuriyeti yipratacak
orgutlenmeye ve dusunce gucune kavusturan kisi Sayin
Tayyar Altikulac'tir. Yani Diyanet'in eski baskani.
Su anda AKP'nin Genel Baskan Yardimcisidir. Milli
Egitim Komisyonu'nun Baskanidir. Milli Egitim'deki
tum dini referanslara dayali bir din anlayisi, kitap
yazdirma anlayisinin mimari Sayin Altikulac'tir. Onun
icin Turkiye'nin bir tane degil, birkac gizil basbakan
var. Bir tanesi gorunurdeki Sayin Tayyip Erdogan.
Bir tanesi, asil fiil Basbakan, Diyanet İsleri Baskani
Bardakoglu'dur. Onlarin muhalefetine ragmen hukumet
karar alamiyor.
- Cok ilginc soyledikleriniz. İnsani dehsete dusuruyor.
Gayet tabi, ama gercegi budur. Turkiye'de de kimse
gormek istemiyor. Turkiye'de Diyanet İsleri Baskanligi'nin
statusunu gozden gecirmeden, olmasi gereken laik bir
cumhuriyette isgal etmesi gereken yere kondurulmadan,
bunun gerekli degisiklikleri yapilmadan, siz Turkiye'de
ne laikligi koruyabilirsiniz ne laik cumhuriyeti ne
de Turkiye'de cagdas, yuzu ileriye donuk bir devlet
modelini yasatabilirsiniz.
- Sayin Altikulac'in doneminde basladi bu, bugune
kadar devam mi etti?
Bakiniz sadece Sayin Altikulac'in doneminde degil;
Turkiye'de laik cumhuriyetin yikilabilmesi icin, yerine
İslam Cumhuriyetinin kurulabilmesi icin gerekli alt
yapi hazirliklarini yapan Diyanet İsleri Baskanlarinin
surelerini bir birlerine ekleyin 25 yil tutar. Bunlardan
bir tanesi Tayyar Altikulac, bir tanesi Suleyman Ates,
digeri Sayit Yazicioglu'dur. Bunlarin ucu de su anda
AKP'nin cok aktif gorev yuklenmis insanlari. Sait
Yazicioglu butun saygi ve sevgime ragmen, bu projenin
unsurlarindan bir tanesidir ve su anda Diyanet İsleri'nden
sorumlu Basbakan Yardimcisidir.
- Butun bu isimler AK Parti'nin cok onemli yerlerinde.
Kisisel olarak Diyanet'in de hukumetten bagimsiz bir
sey yapabilecegine pek inanmiyorum.
İste o yanlis. O konu da hemfikir olmayabilirim sizinle.
- Siz daha iyi niyetli dusunuyorsunuz herhalde. Butun
bu tabloda bir tek Basbakan onlardan degil mi diyorsunuz?
Basbakan belki siyasetci olarak daha esnek davranmayi
dusunebilir. Ama bunlarin engellemeleri karsisinda
hep geri adim atiyor.
İSTE SOYLESİNİN VİDEOSU (1)
- Cemevlerinden neden bu kadar cekiniyorlar? Ne olur
cemvevleri olursa?
Cunku Sunni kesimin icinde Alevilige dogru cok onemli
bir kayma var. Cok onemli bir sempati dogdu. Sunni
kardeslerimiz eskiden Mevlana'nin, Yunus Emre'nin,
Haci Bektas Veli'nin Alevi olduguna dair herhangi
bir bilgiye sahip degillerdi. Son yillardaki calismalar,
cabalar Mevlana'nin da, Yunus'un da, Haci Bektas'in
da, Ahmet Yesevi'nin de, Pir Sultan'in da; halkin
en son tanidigi Asik Veysel'in de, Mahsuni'nin de
Alevi oldugunu ogrendi. O zaman tabi insanlar uyanmaya
basladi. "Ya bunlar da Musluman. Musluman ama
humanist İslam'i savunuyorlar. Herkes Yunus'u seviyor,
Mevlana'yi seviyor. Milyonlarca taraftari var yurt
disindan. Alevilik bize pek de anlatildigi gibi degilmis.
Bilmem mum sondurmek, anne baci tanimamak hep iftiraymis"
demeye basladilar. Halk onun bilincine vardikca ve
muzikle Tanri'ya varabilme dusuncesinin, cok daha
ustun bir uygarlik anlayisini ifade ettigini, Sunni
kesim gormeye basladikca; "eger Alevilik daha
cok yasalar himayesine kavusur da haklarini alirsa,
guzel cemevleri yapilirsa, Sunni kesim camilerden
cok cemevlerine gidebilir" kaygisi yasandi.
Dogrusunu isterseniz, soylemekte bir sakinca yok;
camiler bos. Her iki saatte bir hala buyuk bir cami
yapiliyor, ama camilerde insan yok.
- Bu hukumete ragmen camiler bos mu?
Camiler bos. Diyanet İsleri Baskanlari'nin kendi
beyanatlari var. "Sadece cuma gunleri biraz cemaat
bulunuyor" diyorlar. O da cok az sayida bir cemaat
bulunuyor. Ama cemevleri oyle degil. Cunku cemevlerinde
ibadet, Tanri'ya yakarma, Tanri'ya yalvarma, kendisiyle
bas basa kalma, ic alemine dalma, saz ile, muzik ile,
semah ile onu yeniden buluyor…
İSTE SOYLESİNİN VİDEOSU (2)
- Hocam kultur merkezleri diye adlandiriliyor. Hatta
bazi belediye baskanlari da ibadethane olmasina ragmen;
ibadethanelere bedava su elektrik verilmesine ragmen,
cemevlerine bunu vermeyi reddediyorlar.
Cunku kultur evi diyorlar, dilleri varmiyor. Halbuki,
hukumetlerin ya da bugunku cagdas hukukta, 1945'ten
bu yana, yapilan insan haklari antlasmalarinda alti
cok cizilen bir olaydir, devletin inanclarda takdir
hakki yoktur. Yani inancin ne edinilmesinde, ne icrasinda,
ne ifadesinde, ne ifade biciminde; yalniz basina ya
da topluca; kendisini ifade etmesinde devletin takdir
hakki yoktur. Bu konu İnsan Haklari Mahkemesi'nin,
ozellikle Bulgaristan'da cereyan eden Hasan Cavus
olayinda, Moldova'daki Besarabya Metropoliteni olayinda,
Yunanistan'daki olayda cok acik net bir bicimde "Devletin
bu konuda takdir hakki yoktur" demistir. Bunu
kesip atmistir, tartismasi dahi yapilamaz. Onun icin
Sayin Basbakan'in ya da Diyanet İsleri Baskani'nin
"Cemevi soyledir, ya da boyledir. Cemevi ibadethane
olursa Muslumanliktan ayrilir" demesi, Diyanet
İsleri Baskani'na karsi agir bir kelime kullanmak
istemiyorum, Alevilere karsi yapmis oldugu santaj
hareketi fevkalede cirkindir. "Eger cemevleri
ibadethane olarak kabul edilirse, camilerden ayrilmis
olur, ayrildigi takdirde Muslumanliktan kopmus olur"
diyor. Yani Muslumanligi camiyle ozdes manada kullaniyor.
Yani bu ancak bir cahil soyledigi zaman anlasilabilir
bir olaydir, guler gecersin.
- Santaj kismi nedir peki?
Santaj kismi, "Yani ey Muslumanlar aman ha!
Siz eger Muslumanim diyorsaniz. Olmaya ki cemevlerine
falan gidesiniz. Cemevleri bir kulturel zenginliktir.
Bir de kulturel zenginlik ifadesini kullanarak, asil
amaci bilincaltina islemek istedigi mesaji kamufle
etmeye calisiyor.
- Hocam, demin devletin gorevlerini soylediniz. Peki
devlet belli bir inanca yonelik okul yapabilir mi?
Yapamaz.
- İmam hatipler hakkinda ne dusunuyorsunuz?
Yanlistir. İmam hatipler amacini tamamen asmis durumdadir.
Zaten yapilan tum bilimsel arastirmalar, Diyanet İsleri'nin
arastirmalari dahil, fakat aciklamaya cesaret edemiyorlar,
imam hatip okullari kisilerin imam, vaiz gibi ihtiyaclarini
karsilamak icin kurulmus olan okullardi. Meslek okullari
olarak dusunulmedi. Yani insanlar eger okuyamiyorsa,
baska okullar almiyorsa, "Canim orada da gitsinler
yetissinler" manasinda kurulmus okullar degildir.
Bir kamu hizmeti olarak kabul edilmis, belirli bir
ihtiyaci karsilanmasi, İslam dininin dogru ogrenilmesini
saglayacak okullarin acilmasi amaciyla baslamistir
ve İlahiyat fakulteleriyle devam etmistir. Kurulusunda
da halka ilahiyat mezunlarinin muhatap kilinmasi ongorulmustur
Ataturk doneminde.
- Mevcut durumu esitlik ilkesine aykiri olmuyor mu?
Hem esitlik ilkesine aykiri hem de devletin uzerine
bina edildigi, temel tasi olan laiklige aykiri. Devlet
sadece bir dinin esaslarini ogretmek uzere genel butceden,
Milli Egitim Bakanligi'na sizin benim verdigimiz paralarla,
sadece bir tek mezhebin ogretimini saglamak uzere
okul kuramaz. O zaman benim okulumu da kurmak zorunda.
Diger Hiristiyan yurttasin da, Musevi yurttasin da
hepsine okul yapmak zorunda.
Ama eger din adami yetistirilmesi ihtiyacinin karsilanmasi
icinse, zaten ortaya cikti, Turkiye'de bunu kavrayabilecek
capta hukuk yok.
- Peki Hocam, Diyanet kaldirilmali mi, bir donem siz
de soyluyordunuz, sonra soylem degisti diye de elestiri
almistiniz, Diyanet'in icine Aleviler bir sekilde
girmeli mi? Bunun cozumu, isteginiz nedir?
Sizin programinizda cok net acik bir kez daha soyleyeyim.
Ben Turkiye'deki tum siyasi parti liderleriyle bir
degil, birkac defa konustum. İktidarda olanlarin tumuyle,
AKP hukumeti haric, ve hicbir siyasi parti, AKP de
dahildir buna simdi, Diyanet'in kaldirilmasini ne
sagdaki partiler, ne soldaki partiler, beyan etmediler,
boyle bir seyi de dusunmediklerini soylediler.
- Neden istemiyorlar?
Cok basit bir nedeni var. Ben bunu rahmetli Bulent
Ecevitle de konustum, Mesut Bey ile de, Tansu Hanimefendi
ile de, Suleyman Demirel ile de, bunlarin hepsi hayatta…
Dediler ki; Hocam biz bu konuyu getirdigimiz zaman
Sunni oylari kaybederiz. Gayet net, cok acik ve samimiyetle…
Dogrudur da teshisleri. Neden dogrudur? Cunku oyle
bir noktaya getirdiler ki, bugun 100 bin kusur cami,
117 bin Diyanet İsleri personeli 24 saat propaganda
yapabilecek durumdadir. Bunlarin kendi cami cemaatleri
ile birlikteki oy nispetleri 8 - 9 milyon oydur.
- Cok yuksek bir rakam…
Onun icin bu 8 - 9 milyon oya hakim olan Diyanet
İsleri Baskanligi artik dini bir teskilat degil. Siyasi
potansiyeli olan cok onemli bir kurulustur. Turkiye'de
gorulmek istenmeyen bu. Siyasi partilerin bir birleriyle
yaptiklari golge boksudur. Ama asil boksor Diyanet
İsleri Baskanligi'dir. Diyanet İsleri Baskanligi yeniden
yapilandirilmadan, cunku hicibir siyasi parti karsisina
dikilemiyor, aleyhlerinde harekete gecer diye. Demokrasilerde
bunu dogal da karsiliyorsunuz, bu korkuyu. Onun icin
idealist olmak gerek. İdealist oldugunuz zaman da
oy alamiyorsunuz. Oy alamayinca da idealiniz ancak
muhalefet olabiliyor.
Durum boyle olunca, ben diyorum ki; madem hicbir
siyasi parti buna cesaret edemiyor, Diyanet'i A'dan
Z'ye kaldiramiyor, devletin disina itemiyor; o zaman
demokratik bir yapiya kavusturalim. A'dan Z'ye Diyanet'i
yeniden yapilandirip, Alevisi, Sunnisi, Safisi, Hambelisi,
Hiristiyani, Musevisi; bu ulkede hangi dini inanaclar,
hangi mezhepsel inanclar varsa; onlarin tumunun yogunluklari
oraninda, demokratik bir bicimde, ozer, hicbiri bir
birine ustun olmadan, devletin sapkasi altinda, yeni
bir yapilanmayla gorevlerini ifa etsinler.
- Yani hayal kurmaya gerek yok. Olacak budur en fazla!
Sadece o degil. O zaman laik yapi degismeden. Kendileri
tum Alevi, Safi ve digerleri orada yer aldigi zaman,
bir birlerini denetlemek, kontrol etmek, gorevlerinin
disina ciktigi zaman da, devletin sopasiyla; nedir
sopasi, kanun onunde hesap vermek; devlet hem laik
yapiyi daha kolay calistiracaktir, hem daha az sorunla
karsilasacaktir. Daha dogrusu sorunlar ortadan kalkmis
olacaktir.
- Alevilik ve sizinle ilgili sokakta soylesiler yaptik.
Oradan gelen bir soru: Devlete yakin misiniz, sagda
misiniz?
Devlete yakin degiliz; devletin tam ortasindayiz.
Devletin icindeyiz. Bu devleti biz kurduk. Sokaktaki
vatandasin kastettigi sey aslinda baska. Burada aslinda
cok yanli bir cevap ve cok guzel bir noktayi yakalamissiniz.
Oyle bir hale getirilmis ki, bir yurttas dusunun ki,
bu soruya muhatap oldugu zaman, devlete yakin olmak
bir kusur gibi goruluyor. Cok ilginc. Bunun uzerinde
hic durulmuyor. Her yurttas normal olarak devletinin
ayakta kalmasini, guclu olmasini ister. Devlet ne
kadar guclu olursa, vatandasini o kadar guclu savunur,
o kadar vatandasi rahat eder. İstikbale daha guvenle
bakar. Ama Alevileri o kadar cok itmisler ki, o kadar
cok kirmis ve incitmisler ki, Alevi kendisini devlete
yabanci hissetmeye baslamis. Ben bunda siyasetcileri
uyarmaya calistim. Son 20 yilda tum basbakanlara bunu
anlatmaya calistim. Siz 20 - 25 milyon insani kucaklamazsaniz,
sarmazsaniz, itip kakarsaniz, kucaklayacak cok uluslararasi
guc odagi bulursunuz. O zaman da Alevilik meselesi,
Alevilerin meselesi olmaktan cikar, size nasil empoze
etmek istiyorlarsa oyle bir mesele haline donusur.
Onun icin gelin biz bu meseleyi kendi aramizda halledelim.
Bunu halka da dusurmeyelim. Devletin ust duzeyinde,
kademesinde, Genelkurmay da dahil, aksi takdirde Alevilik
devlet acisindan bir guvenlik sorunun haline donusur.
- Baska buyuk guclerin talebini hissettiniz mi?
Hic supheniz olmasin. Her gun gorursunuz. Bazen hissedersiniz,
bazen size soylerler.
- Biraz acik konusabilir miyiz bu konuyu?
Gayet acik konusuyorum. Ben hayatimda gizli kapakli
konusmam. Gucumu de oradan aliyorum. Gayet dogaldir.
Devletler hukukunda devlet tanimlanirken, hemen ikinci,
ucuncu derste, buyuk İngiliz filozoflarinin devleti
tanimlarini gorursunuz. Onlar da gayet sade tanimlarlar.
"Devlet devletin kurdudur" derler. 18. asirda
ortaya atilmistir. Ulusal devletlerin olusumundan
sonra ortaya cikan bir teoridir. Butun devlet sistemleri,
uluslararasi iliskiler bu tanimlara gore kendi ifadesini
bulur.
Boyle olunca birilerinin gelip sizi bulmamasi, konusmamasi,
sizin hukumetiniz aleyhinde, ki hukumet devleti temsil
ediyor, gerekce olusturabilmek icin bu konulara el
atmamalari dusunulemez.
Son 15 - 20 yil icerisinde, mubalaga etmeden soyleyeyim,
herhalde dusundugunuz butun uluslararasi gucler, buyukelcileri
ziyaret etmislerdir, konusmuslardir.
- Peki ne istiyorlar?
Devletler hukukunun kendilerine tanidigi yetkiler
cercevesinde, devletler hukukunu da onlar olusturdugu
icin kurallari onlar koyuyorlar, bir diplomatin birinci
gorevi bulundugu ulkede farkliliklari tespit etmek.
Onlarla ilgili bilgi toplamaktir. Bu gayet dogaldir.
Butun mesele sudur. Devleti yonetenler yurttaslari
arasinda bir ayrim yapmazlarsa, Anayasa'nin 10. maddesinde
belirttigi gibi yasalari esit uygularlarsa, devletin
temel tasi olarak, temel davranis bicimi olarak onu
benimserse hicbir sorun cikmaz. Yabanci devlet temsilcisinin
gelip sizinle gorusmesi, devlet lehine sonuclanir.
Cunku siz kendi devletinizin yapisini, eger esit muameleye
tabi tutuluyorsaniz oyle anlatirsiniz ki, o etkilenir.
Davranislarini ona gore sergiler. Biz bugune kadar
onu sergiledik. Hicbir zaman devletin, tavrinin yaklasiminin
ayrimci oldugunu soylemedik.
- Ki tersini yasamaniza ragmen.
Ragmen…
- Hocam secimlerden once secmenlere belli hedefler
gostermis, buralara olur demistiniz. Bunlarin icinde
MHP de vardi. Cogu insani da cok sasirtti. MHP'nin
turban desteginden sonra, MHP konusunda pismanlik
duydunuz mu?
Pismanlik duyma noktasina hizla geliyoruz. Cunku MHP'nin
gecen sefer, 2002'de kendisini ve diger siyasi partileri
tasfiye ettirmis olmasi, cok onemli ve hatali bir
siyasi karardi. Turkiye'nin yapisini onemli bir sekilde
etkiledi. Bugunku cok onemli sorunlarin altinda ogun
atilan yanlis adimlar var. Daha sonra gelismeler,
belki bir CHP - MHP koalisyonunu olusturabilir ve
laik cumhuriyetten uzaklasma gostergeleri, Alevileri
gormezden gelip, devamli itmesi, kucuk gormesi sebebiyle,
bir karsi hareket olarak ve mesru bir hareket olarak,
Alevilerin CHP'ye, ben kendim CHP'ye oy verdim, soyledim
de, MHP'ye, Sayin Yasar Nuri Ozturk'un partisine,
Genc Parti'ye Alevilere karsi soylemleri sebebiyle,
onlara da oy verilebilecegini bir yurttas olarak ifade
ettim. Cunku sokaga ciktigim zaman halk onumu ceviriyor
"Hocam nereye oy verelim" diye…
- Cok sasirdilar ama…
Ama bir tabuyu yikmak gerekiyordu. Alevilerle MHP
arasindaki o atilmis olan kotu tohumlarin bir kin
ve nefret haline donusmesini onlemek istiyordum. Cunku
benim İslam anlayisinda Mevlana'nin soyledigi gibi
"İster bin kez tovbe et, ister bin kez pisman
ol, ister bin kez tovbeni boz, yine gel yine gel,
burasi umutsuzluk kapisi degil" diyor. Ben buna
inanan birisiyim. Dunyadaki en buyuk degerin baris
olduguna inaniyorum.
- Ama bugun pisman olmaya dogru gidiyorsunuz.
O barisin kurulmasi acisindan da MHP'nin de daha
sorumla davranacagina ve laik cumhuriyeti korumakta
cok etkili davranabilecegini dusunmustum. Onun icin
de ona da oy verilebilecegini soylemistim. Fakat bugune
kadar ki davranislari ne yazik ki MHP'ye olan umutlarimizi
onemli olcude yitirilmesine yol acti.
- Hocam son soru. Sizin kimliginiz yurt icinde biliniyor
ama yurt disinda biri size dininizi sordugu zaman
ne cevap veriyorsunuz? Alevi miyim dersiniz, Musluman
Aleviyim mi dersiniz?
Bakiniz ona hic tereddut etmeden, "Ben Muslumanim
ve Musluman'in da hasiyim" derim.