|
Alevilikte Müzik
Alevi İslam
inancı yüzyıllar boyu yazıtı kaynaklar yerine, görsel
olarak günümüze taşınmışım Oysa, "Alim unutmuş,
kalem unutmamış" atasözü insan belleğinin unutma
özelliğine karşın yazının kalıcılığın, belirtmiştir.
Bir Çin Atasözü şöyle den "Yazı, ölümü bir türlü
ortadan kaldıramayan insanoğlunun, Ölüme karşı bulabildiği
tek çaredir" öyleyse niçin Alevi yazılı kaynakları
yok? Cevap korkunçtur imha edildiler. Buna rağmen günümüze
nasıl taşındı? Üç unsurla taşındı
Saz: Müzik İslam'a girmiş ve Kuran yorumlanmıştır.
Cem ayinleri: Okul görevi yapmış, tasavvuf] dersler
verilmiş
Dedeler: İnanç önderliğini gönüllü yapmışlardır.
B bu üç unsur aleviliği araplardan ve ıranlılardan ayrımaktadır
Tarihimize bir bakacak olursak; Alevilik, Kuran', Kerim'in
Maveraünnehir-deki Türk kavimlerince yorumlanmasına
adıdır. Maveraünnehir, Amuderya ve Siriderya dediğimiz
iki ırmak arası Horasan bölgesidir. Ehlibeyt Kerbela
mezaliminden sonra bu bölgelere sığınmıştır. Bu bölgelerde
yaşamlarını idame ettirmişlerdir Bu bölgelerin islamla
tanışması böyle başlamıştır. İslam'i, kabullenirken
kendi örf ve adetleriyle birlikte kabullenmişledir.
Aleviler, dini iki eksen üzerine oturtmuştur.
Nas (Kurani kaynaklar)
Örf (Kamu vicdanı)
Kişi dini algılarken, yaşarken kendi aklınca, kendi
kapasitesince kavrayıp yaşayacaktır. Bu algılama biçimini
ve kapasitesini veren, içinde yaşadığı toplumun koşullarıdır.
Örf ve adetleridir. İşte o gün Türk yurtlarında çalınan
musiki aleti "Ko-puz'dur. Dede Korkut hikayelerinde
kopuzların çalındığı ve deyişlerin söylendiği okullarda
çocuklarımıza okutuluyor. Bu musiki aleti olan kopuzlar
ibadetlerine taşınmıştır. Kuran'ı Kerim'e dayandırılarak
semahlar dönülmüştür. Semah aşk ve vecd halidir. Saz
yani musiki insanların ortak dilidir, evrenseldir. Musiki
bir cezbenin yaşanmasına vesiledir. Musiki İle aşkınıza,
sevdanıza, ulaşmak daha kolaydır. Avrupalılar bunu anlayabilmişler
ama ne yazık ki kendi ülkemizin insanı bunu anlamakta
güçlük çekmiştir, Dede saz ile ibadetini gönüllere işlemiştir,
gönûle yazılan da bir daha silinmemiştir. Saz ile dini
eğitimini vermiştir. Saz yazılı beigenin yerini almış
ve nesilden nesile gelmiştir. Onun içindir ki onca zulme,
r "ca iftiraya rağmen inanan, inancını canı pahasına
da olsa korumasını bilmiştir Dede sazıyla, deyiş, düvaz,
tevhit, miraçname ve semah söyleyip gönüle İşlemiştir.
Onun içindir ki, bu yola "Gönül Yolu" denilmiştir.
Dedenin deyişlerinin ilham kaynağı Kuran'dır, yani Tanrı
kelamıdır. "KuraıYın özü, aşığın sözü" olarak
tasvir edilmiştir. Sazlarına Telli Kuran" denilmiştir.
Mevlevi'lerde "Ney i Mansur" {Mansur Neyi)
vardır. Başı, ayağı kesilip, içi ateşle dağlanarak çilesini
dolduran ve bu sayede en güzel nağmeleri çıkaran 'Ney"dir.
Hz. Mevlana ney ile Hakk'a dua etmiş, onunla isteklerini
dile getirmiş, divanını yazmıştır. Ney bu haliyle çilekeş
aşkın sembolü olmuştur. Davut Peygamberin kitabı; "Zebur'un
adı "Mezamirdir yani musikidir. İbadetini "ud"
ile yapardı. Kuran buyurur ki: "Biz onun maiyyetinde
dağları onunla birlikte buyruk altına almıştık. Akşam,
sabah birlikte teşbih ederlerdi. Kuşlar da toplu halde
onunla beraberdi. Hepsi onun teşbih nağmelerine katılırdı."
(Sad, 18-19) Hz. Davut'a Allah tarafından çok güzel
bir ses verilmiştir. O güzel sesiyle Zebur okur ve herkesi
mest ederdi. Hayvanlar bile etkilenirdi. Şüphesiz ki,
Allah güzeldir ve güzel olanı da sever. "Yemin
olsun, biz Davut'a katımızdan bir lütufta bulunduk.
Ey dağlar! Onunla birlikte teşbih edin ve kuşlar sîz
de* dedik. Onun için demiri yumuşattık. (Sebe, 10) Hz.
Mevlana: "Eğer aşıkların şarkılarını, sazlarını
İnkar edersen kıyamet günü köpeklere haşrolursun."
diyor. Kenan Rufai: "Sazı severim aşkımı dile getirse,
sözü severim Hakk kelamı olursa" diyor. Kuran;
"Rablerine varmaya vesile ararlar" (Isra,
57) Vesile, Allah'a giden yolda araçtır, vasıtadır.
İbadetlerde de vesile olarak yani araç olarak saz niçin
kullanılmasın ki? Araplar zikirlerinde "Def kullanırken,
çalarken günah olmuyor da Türk insanı kendi musikisini
kullanınca . niçin günah olur? Anlamak mümkün değildir.
Kuran'ın bile çok sesli müzik ile okunması günümüzde
tartışılmaktadır. Ve Kuran avazla kıraat edilmiyor mu?
Türk kültüründe saz hep vardır. Aşkını, kederini, sevincini,
tasasını hep sazıyla dert ortağı edip çalıp, söylemiştir.
Saz kutsaldır, çünkü. Tanrr kelamını söylemektedir.
Halkın öz kültürüdür. Halkın müziğidir. Kendi öz diliyle
Tanrısına yalvarmıştır. Arap Kültürü, Acem Kültürü,
Iran Kültürü, Afrika Kültürü var da Türk Kültürü yok
mu? Kendi dilini ve kültürünü inkar etmek kimseye bir
şey kazandırmamış ve kazandırmayacaktır da. Kültür emperyalizminin
var olduğunu unutmamak lazımdır. Hacı Bektaşi Veliler
ve diğer 99 bin Rum erenleri bunun için Anadolu'ya gelmediler
mi?
Dedelerimiz üç telli o kırık sazlarla yolumuzu bu günlere
taşımışlardır. Taşıyanları rahmetle anıyorum. Saz şeytan
icadıdır diyen softa kadıya Aşık Dertli cevabını üç
telli curasıyla şöyle verir:
Telli sazdır bunun adı
Abdest alsan aldı demez
Ne ayet dinler ne kadı
Namaz kılsan kıldı demez
Sunu çalan anlar kendi
Kadı gibi haram yemez
Şeytan bunun neresinde
Şeytan bunun neresinde
Venedik'ten gelir teli
İçinde mi, dışında mı
Ardıç ağacından kolu
Burgusunun başında mı
Be Allah'ın şaşkın kulu
Göğsünün nakısında mı
Şeytan bunun neresinde
Şeytan bunun neresinde
Dut ağacından teknesi
Dertli gibi sarıksızdır
Girişten bağlı perdesi
Ayağı da çarıksızdır
Be hey İnsanın teresi
Boynuzu yok kuyruksuzdur
Şeytan bunun neresinde
Şeytan bunun neresinde
Alevilik, kökünü Asya ve Anadolu kültürlerinden ve inançlarından
besleyen, soylarını Hz. Muhammed ve Hz. Ali'den alan
dedeler aracılığı ile bugünlere taşıyan inancın adıdır.
Bu İnanç Hacı Bektaşi Velileri, Abdal Musaları, Karacaahmed
Sultanları, Hacı Bayram Velileri, Dertlileri, Yunusları,
Taptuk Emreler!, San Saltuklan, Pir Sultanları ve daha
nice eren, evliya ve velilere İlham verip yetiştirmiştir.
Bu inancın dışında yetişmiş bir gönül insanına rastlayamazsınız,
bilemezsiniz. Anadolu'yu, Balkanları, Viyanalara kadar
gidip oraları Islamlaştıran Alevi İslam anlayışı ve
yorumudur. Kuran'ın "Türkmen Yorumu'dur. Bir kalay
düşünün kalay nasıl dökülünce kabın şeklini alırsa,
kabın şeklini almakla özünden bir şey kaybetmezse, bu
velilerin yorumu da Kuransal özüdür. Ama oradaki ortam,
uygulamalar, o bölgenin kendi uygulamalandır, Bu veliler,
bu açıdan Kuran'ı, gönlünde, kafasında taşıyan; ama
geldiği yere aklıyla uygulayanlardır. Yüce Allah cümlemizi
yolumuzdan, kültürümüzden, doğru bildiklerimizden ayırmasın
ve daim eylemesi niyazıyla, gerçeğe hu..
Ali Rıza UĞURLU (Dede)
|
|