|
Adem Peygamberle birlikte dünya´ya geldiğimden bugüne,
yanar yüreğim yanar. Yanardağın fışkıran alevleri arasında
akan Lavlar gibi yanmakta. Düştüğü yerleri, aktığı dereleri,
vadileri kavurup yakmakta sanki bir daha canlı köküne
kezzap suyu dökmüşçesine. Düşündükçe ürperiyorum! Bu
kadar zalim olmam imkansız diye kendime gelmeye çalışıyorum.
Bütün dünyanın gözü önünde kendi topraklarında katliama
uğrayan insanları Düşündükçe insan olarak yürekler kan
ağlamaz mı? Ortadoğu‘nun kaderi mi bu? Bu Bölgenin insanları
neden zulüm altında inliyor.
Hiç mi başlarını kaldırıp yukarı bakmıyorlar. Bu Katliamlar
nereye kadar sürecek. Bu Ortadoğu da katliamları ne
zaman bitecek, kim bu katliamları durduracak.
Dedim ya Adem peygamberle dünyaya geldim. Nice devletler,
nice İmparatorlar, nice krallar nice peygamberlerle
gezdim dolaştım. Bazen söz dinledim ummana daldım. Bazen
isyan ettim kıskançlık ve egoma kapılarak. Kral oldum
imparatorluklar kurdum. Çok güçlü görünmek için yıkılmayacak
sandığım ordular kurdum. Kimse bana erişmesin diye mal
mülk sahibi oldum. Milyonlarca dönüm araziler, tavlada
sürülerim oldu. Milyonlarca, kasalarım da toplarca altınlarım,
gümüşlerim oldu. Sandım ki hiç bir güç beni yenemez
heyhat ne yazık ki tarihi şartlar gelince aldandığımı
gördüm. Çöküp gittim. Bazen benden daha azgın bir kralın
kılıcında, bazen darağaçlarında bazen de korkumdan kaçtım.
Kimse bulamasın diye en sonunda tekrar ademe döndüm.
Geri dönüp dünyaya bıraktığımda ne kaldı?
İnsanlık dengesi sağlam oturmamıştı.
Yollarla paraya, orduya çıkar Sandım. Yollarla devlete,
imparatorluğa, her türlü zulme çıkar Sandım, aldanmışım.
Düşünemedim yollar bilgiye ve insanlığa çıktığını kavrayamadığım
için söndüm. Dünya kapısı insan çıkmış olsa idi. Bu
kahır, bu zulüm olmazdı şimdiki yasalara. İnsan hakları
evrensel beyannamesine gerek kalmazdı. Bunu dahi kavrayamayan
devletler insan haklarından dem çalmaktalar. Amma gizli
ırkçılığı, katmerli baskılar yine kendileri uygulamaktalar.
İşte Avrupa’daki insanlarımız. Kırk yıldır bu ülkede
yaşayan insanlarımız dininden, dilinden, ırkından dolayı
ikinci sınıf muamelesi görmektedir.
· Bir madende çalışan bir yabancı mühendis ve teknikleri
içine sindiremezler. Çok nadirdir yönetici olmak.
· Ağır sanayide bütün ağırlık yabancı işçilerin üzerindedir.
Söz sahibi değillerdir. Sadece üretmektir işleri.
· Gemi sanayisinde Türkler işçidir. Yönetici asla değildir.
Yazın sıcağında Doppel Botlarda kaynak yapmak, Brene
ile kesmek biçmektir. Sıcakta pişmektir. Kışın ise dışarıda
soğukta, karda yağmurda çalışmaktır. Genç yaşta hastalık
sahibi olmak. Deyim haline gelmiştir. “ Yazın içeri,
kisin dışarı” Bir Ustabaşı bulamazsın olsa bile yaşatmazlar.
Bilirim acısını. Çünkü bu çalışmada on yılımı verdim.
· Okullarda okul aile birliği başkanı göremesin olsa
bile sınıf aile birliği başkanı ırkçı biri bunu içine
sindiremez. Okul müdürü de katılır. En kısa zamanda
dışlanır. Hani nerde Alman anayasası 6. maddesi! Hani
nerede Helsinki, Paris, Moskova anlaşmaları.
Görüyoruz ki Avrupa çifte standartlar işlerine gelince
uygular, işlerine gelmezse kağıt üzerinde kalır. F.
Almanya´nin tek gayesi vardır. Sömürmek. Hem de insan
kani emerek. Önemli olan kendi yaşamasıdır. Diğerleri
önemli değil. Ben bilirim bunları ben ademden bu güne
peygamberlerle, krallarla geldim yaşadım. Çünkü ben
insan oğlu insanım ben. Benim yaşım altı bini bulur.
|
|